Archive for Kasım 2013

Işık Hızı ve Uzay Zaman

28 Kasım 2013 Perşembe 19:09


Newton'ın sahnesi büyük bir hitti, 200 yıldan fazla sahne ışığından keyif aldı. 20. yüzyılın başlarında Newton'ın sahnesini temellerinden sarsan fikirler yükseldi. Bu fikirler İsviçre patent ofisinde çalışan genç bir memurundu, adı Abbert Eistein'dı. 

Eistein 1800 lerin sonunda elektrik çağının şafağında yaşadı. Elektrik gücü kentleri aydınlatıyordu. Newton'ın asla hayal edemeyeceği yeni teknolojiyi yükseltiyordu. Bütün bu gelişmeler Eistein çocukluktan beri cezveden bir şeyden faydalanıyordu. Işıktan... Ampuller ve sokak lambaları değil ışığın kendi doğasındn. Einstein ışığın belli tuhaf bir özelliğinden, hızından büyülenmesi Newton'ın uzay resmini ters çevirecekti. Nasıl olduğunu görmek için bir araba örneği vermek istiyorum. 

Araçta 30 km civarı seyrediyoruz. Daha fazla gitmek için sürücünün bir tek gaza basması yeter. Bu şekilde taksinin hızı değişir. Siz bu değişimi hissedebilir aynı zamanda hız göstergesinde veya radar hız işaretlerin birinde görebilirsiniz. Şimdi hayal edin elinizde taksinin hızını değil, fardan çıkan ışığın hızını ölçen bir radar var. O tabela ışığın saatte afallatıcı hızla 1.079.252.850 hızla gittiğini ölçerdi.



Taksi hareket ettiğinde ışık hızının da arabanın hızı oranında arttığını düşünürsünüz. Nede olsa hareket eden taksinin ışığa ekstra itiş vereceğini düşünürsünüz. Ancak sürpriz şekilde düşündüğünüz gibi olmaz. Radarlar, tabelalarımız veya her ışık hızı ölçer saatte 1.079.252.850 metre  gösterir, taksi hareket etsin etmesin...

Peki ışık hızının her ölçümü nasıl hep aynı çıkar?

Bir duvara koşarsanız, size durduğunuzdan daha hızlı gelir. Işıkta bu doğru değildir. Işığın hızı herkes için aynıdır bu gerçekten de sıra dışıdır. Einstein bu karışık bulmacaya şöyle bir mantık geliştirdi. Işığın sadece etraftaki uzayın ölçüsü olduğunu bilen Einstein çok çarpıcı bir fikir önerdi.  Uzay ve zaman tam doğru miktarı sürekli ayralayarak birlikte çalışabilir. Böylece hızınız ne olursa olsun ışık hızınızı ölçtüğünüzde her defasında 1.079.252.850 metre çıkar.

Işığın mutlak kalitesine göre de, zamanın mutlaklığı, uzayın mutlaklığı bitmeliydi. Bu ikisi bir birlerinin içinde eriyecek bir biçimde göreli olmalıydılar. Uzayın ve zamanın esnek olması kulağa yabancıysa bunun tek nedeni günlük yaşamda onu hareketli görecek kadar hızlı hareket etmeyişimiz. Bindiğiniz taksi eğer ışık hızına yakın hareket etseydi efektler artık gizli olmazdı. Mesela ışık hızına yakın geçtiğim caddenin köşesinde olsanız uzayın uyum sağladığını görürsünüz.  Taksim sadece bir kaç cm görünür.  Ayrıca aracın dışındaki kişi saatin çok yavaş tiktakladığını duyar, ancak aracın içindekinin bakış açımdan saatin normal çalışıyor ve oradaki uzay her zaman ki gibi normal gözüküyor. Taksiden dışarıya bakıldığında ise, uzayın çılgınca uyuşuklaştığı görülür. hepsi ışık hızı sabit tutmak için...

Yani Einstein'na göre ne uzay ne zaman artık sabit ve mutlak değil. Bunun yerine hareketle birleşip tek bir varlık oluşturuyorlar ve bunun adı da Uzay Zamanı.

Uzay ve Fizik Kuralları Nedir

27 Kasım 2013 Çarşamba 20:13



Neden olayların geri sayımını hiç görmeyiz? Fizik kurallarına göre böyle bir şey olabilir.

Dünyamızın bir şeylerle dolu olduğunu düşünürüz. Mesela binalar ve arabalar, otobüsler ve insanlar ve bu dünyanın herhangi bir yerinde olduğunda çok daha farklı örnekler verebiliriz. Gündelik hayatımızı oluşturan onlarca şey kadar önemli olup çok daha gizemli başka bir şey var; uzay, yani bunca şeyin var olduğu yer.

Neden bahsettiğimi anlamanız için bir anlığına duralım ve hayal edelim. Bunca şeyi kaldırsanız ne olur. Hepsini kastettim. insanları, arabaları ve binaları ve sadece dünyada bulunanları değil dünyanın kendinide. Bütün gezegenleri ve yıldızları ve galaksileri kaldırırsanız ne olur? Üstelik sadece büyükleri de değil, minik olanları gaz ve tozun son atomuna kadar. Bütün bunları kaldırırsanız ne olur, geriye ne kalır. Pek çoğunuz hiç bir şey der. Doğruyu bilmiş oluruz ama tuhaf bir şekilde yanılmışta oluruz. Geriye boş uzay kalır ve anlaşıldıki boş uzay hiç bir şey değil o bir şey. Kendine özgü özelikleri yaşamımız kadar gerçek bir şey.

Aslında uzay o kadar gerçek ki bükülebiliyor, uzay kıvrılabiliyor ve dalgalanabilir. Boş uzay o kadar gerçek ki etrafımızdaki  her şeyin şekillenmesine yardımcı oluyor ve kozmozun kumaşını oluşturuyor.

Birçoğumuz uzayı düşündüğümüzde dış uzayı düşünürüz. Çok çok uzaklarda bir yeri, ama uzay aslında her yerdedir. Ona evrenin en bol şeyidir diyebilirsiniz. En minik şeyler bile mesela atomlar, sizin ve benim etrafta gördüğümüz her şeyin ana maddesi atomlar bile neredeyse tamamen boş uzaydır.

Dünyanın en büyük binasının camını çeliğini her şeyini yapan içindeki atomlar bile bütün boşluğu alsanız elinize ufak bir şey kalır, bir pirinç tanesi kadar ama ağırlığı yüz milyonlarca kilo olur. Geri kalanı sadece boş uzaydır.